Dupnisa Mağarası



Dupnisa Mağarası

Kırklareli gezimizin son durağı ise Dupnisa Mağarası. Kırkareli'ne geldik, önce İğneada, daha sonra ise Demirköy Dökümhanesinden bahsettik. Demirköy'e geldiysek Dupdinisa'yı görmeden dönmek asla olmaz. Ben geçen sene 3 defa gittim bu mağaraya. Her defasında sanki ilk defa gidiyormuş gibi bir heyecanla gezdim burayı.



Dupnisa Mağarası Kırklareli'nin, Demirköy ilçesine bağlı, Sarpdere köyüne 5 - 6 km. uzaklıkta.  Yolculuk esnasında Istıranca Dağlarının muhteşem manzarasını izleyerek yolculuk etmek harika oluyor. Fakat yol biraz sarsıyor insanı. Bol tümsekli, virajlı, pek düzgün olmayan bir yol. Ama yine de gitmeye değer. Yolculuk sırasında arada bir durup fotoğraflar çekerek anınızı ölümsüzleştirmeyi sakın unutmayın. 



Zaten Dupnisa'ya yaklaşırken göreceğiniz bu manzaraya kayıtsız kalmak imkansız. Yazın bu serin suların içine tahta masa ve kütükten oturaklar koyuluyor. Yaz sıcağında serin sulara ayaklarınızı sokarak, çayınızı yudumlayıp dinlenebilir ya da mis gibi gözlemenizi yiyip, yola öyle devam edebilirsiniz. Ben burayı o kadar sevdim ki suyun içinden hatıra olarak bir de simsiyah ve değişik şekillerde adeta biblo gibi taşlarından da almayı ihmal etmedim.



Yolculuğunuz bitti artık, Dupnisa'dasınız. Burda da sizi yine tabi ki yemyeşil bir doğa karşılıyor öncelikle. Mağaraya girdiğinizde ise, aklınıza o tipik korku filmleri geliyor önce. Ama yürümek için yapılmış platform ve merdivenler ile güzel bir ışıklandırmaya sahip olduğundan çok rahat gezebiliyorsunuz.



Dupnisa'nın özelliklerinden biri, Trakya'nın turizme açık tek mağarası olması. 2003 yılından beri turizme açık olan mağara daha önceleri sadece dağcılar tarafından gezilebiliyormuş. Dupnisa 2.720 metre derinliğe sahip olsa da sadece 500 metresini gezebiliyorsunuz. Geri kalan kısmını ise, profesyonel dağcılar gezebiliyor. Ama zaten gördükleriniz bile size fazlasıyla yetiyor. 



Gözlerinizi, doğanın yaptığı bu sanat eserlerine hazırlamanızı tavsiye ederim. Bazıları sanki insan elinden çıkmış gibi kusursuz. Ayrıca ikinci özelliği olarak birçok farklı türde yarasaya ev sahipliği yaptığından da bahsetmeden olmaz. Gezdiğiniz süre boyunca en az 1 - 2 tanesini görmeniz mümkün. Fakat insanlara zarar vermek gibi bir durumları tabi ki yok. Sadece kafanızın üzerinden uçup geçiyorlar bazen.



Bir diğer tavsiyem de yazın o yakıcı sıcağında gitseniz dahi mutlaka yanınızda bir hırka bulundurmanız. Zira mağaranın içi oldukça serin. Hatta üşütecek kadar serin. Zaten içerisinde yaşayan yarasa türlerini korumak için, mağara kışın ziyarete kapalı. 




Mağaradaki geziniz de bitince, biraz dinlenmek için yine yeşilliklerin arasında çay içebileceğiniz ya da karnınızı doyurabileceğiniz bu küçük alanda vakit geçirdikten sonra, geri dönüş yoluna çıkabilirsiniz. Bir de eğer yaptınız yolculuktan bir hatıra kalmasını isterseniz yine mağaranın girişinde bulunan küçük tezgahlardan magnet, küllük ya da bileklik gibi hediyelik ürünler de bulabilirsiniz.


6 yorum:

  1. Böyle yolculuklarda dediğin gibi tabiatın güzelliklerini seyretmeyi unutmamak gerekli..Hediyelik te olmazsa olmaz benim için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de gittiğim yerlerden anı biriktirmeyi severim. O yüzden hediyelik benim için de olmazsa olmaz :)

      Sil
  2. Tam bir görsel ziyafet, kesinlikle gidilip görülmesi gereken bir yer, virajlı ve bozuk yollara rağmen her saniyesinin bitmesini istemediğiniz bir anı... Gitmeyi düşünen arkadaşlara kesinlikle tavsiye ederim. Güzel ve detaylı bir gezi yazısı olmuş kalemine sağlık. Bu arada ben bu mağaraya ve Türkiye'de ki bu tarz karstik yapıya sahip bir kaç mağaraya daha gittim, burası gerçekten mağara içi ve dışı olarak tesis anlamında diğerlerinden daha başarılı. Özellikle gözleme yemeden dönmeyin derim. E artık buraya kadar gelmişkende bir İğne adaya da uğramadan olmaz bence... Yazılarını ilgi ile takip ediyorum ve bu tarz yazıların iç turizme çok büyük bir katkısının olduğunu düşünmekteyim. İçinde yaşadığımız cennet hakkında bir farkındalık oluşturuyorsun tekrar emeğine sağlık.:)

    YanıtlaSil
  3. Bir şey daha dikkatimi çekti tabiat tam bir heykeltraş gibi çalışmış "yada bizler tabiatı kopyalıyoruz" 6. karede ki fotoğraf Michelangelo'nun Sistine şapelinin tavanına yaptığı ve Adem'in yaratılışını temsil eden 9 ayrı fresk den oluşan ortada bulunan freski ne kadar da andırıyor, büyüleyici...

    YanıtlaSil